|
TÜRKİYEDEKİ TARİHİ YAPILAR
18 Mayıs 2012 Cuma
Ala Camii
Karaman Kalesi
Karaman Kalesi
Karaman il merkezinde, Hisar Mahallesi’nde bulunan Karaman Kalesi’nin XII.yüzyılda Selçuklular döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Kale XIV.yüzyılın ortalarında Karamanoğulları, XIII.yüzyılda İlhanlılar, XV.yüzyılın sonunda da Osmanlılar tarafından onarılmıştır.
Karaman Kalesi dış, orta ve iç kale olarak yapılmış, irili ufaklı birbirlerinden farklı olarak dokuz burç ile takviye edilmiştir. Burçların alt yapılarının XIII.- XIV.yüzyıllarda yapıldığı, XV.yüzyılda da üst kısımlarının tamamlandığı sanılmaktadır. Bunun da nedeni taşlar arasındaki renk farklarıdır.
İç kale köşelerinde silindirik veya pirizmatik şekilli büyük burçlarla sınırlandırılmış, muntazam olmayan dikdörtgen bir plana sahiptir. Burada büyük bir burç ve bununla kuzeydoğu köşe kulesi arasında yine dikdörtgen planlı küçük bir burç bulunmaktadır. İç kalenin doğu cephesinde kaidesi dörtgen üzeri üçgen pahlarla bağlanmış, yarım sekizgen planlı küçük bir burç, batısında da yine dikdörtgen planlı küçük bir burç onları tamamlamaktadır. Kalenin güneyindeki dikdörtgen planlı büyük burç ta iç kalenin girişini meydana getirmektedir. Basık kemerli giriş kapısının üzerinde sivri kemerli bir alınlık içerisinde dikdörtgen şekilde yazısız bir kitabelik bulunmaktadır. Bu kapının çevresi pahlı bir profille çerçevelenmiştir. Bu çerçevenin üzerinde birer kabaraların bulunduğu, içerisi rumilerle süslenmiş bir alınlık yerleştirilmiştir. Bu alınlığın çevresindeki duvarların taş örgüsünde de antik ve Bizans çağına ait malzemelerin kullanıldığı da görülmektedir. Giriş kulesinin il yapılışında iki katlı olduğu duvarlardaki izlerden anlaşılmaktadır. Girişin solunda Karamanoğulları döneminde, XIV.yüzyılda yapılmış ikinci bir giriş kapısı da dikkati çekmektedir. Bu kule güney ve doğu yönüne açılan mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır. Buradan zamanla moloz ve toprak dolmuş ve bunun sonucu zemini yükselmiş bir iç avluya geçilmektedir. Bu avluda kulelerin alt katlarına girişleri sağlayan ve bugün toprağa gömülmüş kapılar ile burçlara çıkışı sağlayan merdivenler bulunmaktadır. Kalenin burçları ahşap döşemelerle katlara ayrılmış ve duvar içerisine yerleştirilmiş merdivenlerle iniş ve çıkışlar sağlanmıştır. Bu ahşap bölmelerden günümüze hiçbir iz gelememiştir. Ayrıca kalenin üst kısmındaki seyirdim yolları mazgal ve siperler de kısmen yıkılmıştır.
Karaman Kalesi’ni XVII.yüzyılda gezmiş olan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bir takım bilgiler vermektedir:
“…ve Kal’a-i Karaman hamunun ortasında havalesiz üç kat, bir kat şaddadi bina, sarp ve metin ve kavî kal’adır. İç Kal’ası bir mürtefi topraklı bayır üzre, şekl-i murabba, şeddadi iri iri taşlı kal’adır. Ve bu iç kal’anın cürmü altıyüz adımdır. Ve sekiz kule-i azimdir. Ve cevani bir erbaası amik ve ariz hendektir. Ve garba nazır ancak bir kapısı var, ağaç cisir ile geçilir. Üç kat demir kapılardır. Ve bu kapının iki tarafında olan dıvar taşlarının her birinde celi hat ile esma-ül hünsa tastir olunmuştur. Ve dizdar bunda sakin olur. Cümle kırkaltı hürde toprak örtülü evlerdir. Ve bir camiden gayri bir şey yoktur. Ve bu kal’adan taşra bir kat kal’a dahi çevrilmiştir. Orta Hisar derler. Şekl-i ile müdevver bir metin kal’adır. Ve başka hendeği vardır. Ve dairenmadar cürmü bin yediyüz adımdır. Ve cümle kırk kuledir. Ve iki kapıdır. Garp tarafından yol kapısı, kıble tarafından Pazar kapısıdır. Bu şehr-i azimi ihata eder, taşra baru kal’ası üçüncü katıdır. Çepçevirme yedi bin adım, kal’ayı kebirdir. Ve cümle yüzkırk kuledir. Ve cümle dokuz kapıdır. Evvele Paşa Camiinde kıbleye nazır emildenli kapısı ve şarka nazır şam kapısı ve garba nazır sekiçeşmesi kapısı ve yine şarka nazır şam kapısı ve garba nazır sekiçeşmesi kapısı ve yine garba nazır şam kapısı ve garba nazır kör soğuk kapısı ve Hazret-i Mevlana validesi türbesi dibinde parmakkapı ve cenuba toplar kapısı. Kıbleye imaret kapısı ve cenube Emir Ahmet kapısı ve kıbleye tekke kapısı ve cürümde olan ribat-ı azimin içinde cümle otuziki mahalle ve elliüç mihraptır”.
Evliya çelebi’nin değindiği gibi iç surun güneye bakan Pazar Kapısı ile bunun çevresindeki burçlar ve duvarlar ayakta durmaktadır. Pazar Kapısının kemeri ve üst kısmı yıkılmıştır. Kalenin orta suruna girişte sol tarafta duvara açılmış büyük mazgal pencerelerinden bir tanesi günümüze ulaşabilmiştir. Orta surdaki bazı duvar ve burçlar evler arasında kalmıştır.
Hatuniye Medresesi
Hatuniye Medresesi |
Hatuniye Medresesi, şehir merkezindeki Cami-i Kebir mahallesindedir. 835 H./ 1432 M. yılında, Dulkadiroğullarından Nasıreddin Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Diğer adı Şamiler Medresesi’dir. İki eyvanlı Hatuniye Medresesi Anadolu'da Selçuklu medrese mimarisine uygun, simetrik planlı ve önündeki çeşmesiyle klasik hatlarını korumaktadır. Karamanlı medreseleriyle paralel bir gelişme gösterir. Medrese, Dulkadirlilerden Melik Nasırüddin Mehmed Bey tarafından 1431 – 1432 yıllarında yaptırılmıştır. Kapısının üzerindeki mermer kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır: "Bu medreseyi büyük emir, hayır ve hasenat sahibi Arap ve Acem'in sultanlarının sultanı, dünyada emirler sultanı, dünya ve dinin yardımcısı saadetli merhum Halil oğlu Mehmed Allah günlerini daim etsin, Müslümanlar da o durdukça faydalandırsın- sevap umarak, ilim öğrenmekle uğraşacak, alim ve öğrenciler için Şevval 835'te (Haziran 1432) yaptırdı. Allah onun iütuf ve ihsanını kabul buyursun."
|
Hoşap Kalesi
Hoşap, Van Gölü'nün güneydoğusunda yüksek dağlarla çevrili bir plato üzerinde kurulmuştur. Van'ın Gürpınar ilçesine bağlı nahiye merkezi durumundadır. Urartu'dan beri Van-İran yolu üzerinde yer alması buranın önemini artırmaktadır. Bunun yanında kale ve diğer tarihi eserleri ile de eski ihtişamını bir nebze de olsa yaşatmaktadır.
Van'a 60 km. Gürpınar'a 39 km. uzaklıkta bulunan Hoşap, içinden geçen akarsudan adını almaktadır. Günümüzde içerisinden geçen nehrin ikiye böldüğü idari bakımdan fazla gelişemeyen bir yerleşim birimidir. Tarihi eserlerin bulunması turizm potansiyelini artırmakta, bunun dışında tarım hayvancılık ve ticaret halkın başlıca geçim kaynağını oluşturmaktadır.
Hoşap'ın bilinen tarihi Urartular'a kadar inmektedir. Bu dönemde, Hoşap Kalesi'nin güneydoğuya açılan Tuşba-Kelişin ordu yolu ile, Van-Kotur doğu yolunun kesiştiği kavşak noktasında askeri bir tesis olarak kurulduğu kabul edilmektedir.
Urartular'dan sonra, Van ve çevresi ile birlİkte Hoşap Pers, Iskender, Selekvid, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. Ortaçağda Vaspurakan Prensliği'nin şehirleri arasında yer almış, XI. yüzyıldan itibaren Türklerin hakimiyetine girmiştir.
Selçuklularla başlayan Türk hakimiyeti, İlhanlılar döneminde devam etmiş ve bu dönemde Vilayet-i Ermen olarak adlandırılan Van eyaletinin bir şehridir. Daha sonra Karakoyunlar hükümdarı Kara Yusuf tarafından Mahmudiler olarak adlandırılan aşiret Hoşap'a yerleşmiştir. Burada Mahmudiler , kendi adlarıyla anılan bir beylik kurmuşlardır.
Mahmudi Beyleri Karakoyunlu Devleti 'nin yıkılmasından sonra, Akkoyunlu, Safevi ve en son Osmanlı idaresine girerek varlıklarını korumuşlardır. Bölgede Osmanlı Devleti zamanında bu beylere irsi ocaklık olarak yeni bir statü kazandırılmıştır. Bu dönemde ''Mahmudi Hükümeti'' olarak Hoşap ve çevresini yönetmeye devam etmişlerdir. Özellikle Şerefname'nin verdiği bilgilere dayanarak, bunlar hakkında etraflı bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Osmanlı-Safevi mücadelelerinde Osmanlı'dan yana tavır koyup, başarı göstermeleri neticesinde kendilerine bir takım imtiyazlar verilmiştir. Hoşap'ta günümüze kadar büyük ölçüde sağlam kalmış kalede yaşayan bu beyler varlıklarını 1839 Tanzimat Fermanı'nın ilanına dek sürdürmüşlerdir. Osmanlı'nın yeni idari teşkilatlanmasının sonrasında Hoşap, önce Mahmudi, daha sonra da Ma'muret'il Hamid kazasının merkezi durumuna gelmiştir.
Cumhuriyet Türkiye'sinde 1925 yılında kaza, 1927 yılında nahiye, 1954 yılından itibaren ise Gürpınar ilçesine bağlı ''Güzelsu''ismiyle nahiye merkezi olmuştur. Bugün idari yapılanmasını gerçekleştirememiş ve köy olarak kalmıştır.
Hoşap'ın adını daha çok kalesi gündemde tutmaktadır. Kale dışında medrese, türbe, köprü ve han gibi çeşitli işlevlerdeki mimari eserleri de üzerinde barındırmaktadır.
Van'a 60 km. Gürpınar'a 39 km. uzaklıkta bulunan Hoşap, içinden geçen akarsudan adını almaktadır. Günümüzde içerisinden geçen nehrin ikiye böldüğü idari bakımdan fazla gelişemeyen bir yerleşim birimidir. Tarihi eserlerin bulunması turizm potansiyelini artırmakta, bunun dışında tarım hayvancılık ve ticaret halkın başlıca geçim kaynağını oluşturmaktadır.
Hoşap'ın bilinen tarihi Urartular'a kadar inmektedir. Bu dönemde, Hoşap Kalesi'nin güneydoğuya açılan Tuşba-Kelişin ordu yolu ile, Van-Kotur doğu yolunun kesiştiği kavşak noktasında askeri bir tesis olarak kurulduğu kabul edilmektedir.
Urartular'dan sonra, Van ve çevresi ile birlİkte Hoşap Pers, Iskender, Selekvid, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. Ortaçağda Vaspurakan Prensliği'nin şehirleri arasında yer almış, XI. yüzyıldan itibaren Türklerin hakimiyetine girmiştir.
Selçuklularla başlayan Türk hakimiyeti, İlhanlılar döneminde devam etmiş ve bu dönemde Vilayet-i Ermen olarak adlandırılan Van eyaletinin bir şehridir. Daha sonra Karakoyunlar hükümdarı Kara Yusuf tarafından Mahmudiler olarak adlandırılan aşiret Hoşap'a yerleşmiştir. Burada Mahmudiler , kendi adlarıyla anılan bir beylik kurmuşlardır.
Mahmudi Beyleri Karakoyunlu Devleti 'nin yıkılmasından sonra, Akkoyunlu, Safevi ve en son Osmanlı idaresine girerek varlıklarını korumuşlardır. Bölgede Osmanlı Devleti zamanında bu beylere irsi ocaklık olarak yeni bir statü kazandırılmıştır. Bu dönemde ''Mahmudi Hükümeti'' olarak Hoşap ve çevresini yönetmeye devam etmişlerdir. Özellikle Şerefname'nin verdiği bilgilere dayanarak, bunlar hakkında etraflı bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Osmanlı-Safevi mücadelelerinde Osmanlı'dan yana tavır koyup, başarı göstermeleri neticesinde kendilerine bir takım imtiyazlar verilmiştir. Hoşap'ta günümüze kadar büyük ölçüde sağlam kalmış kalede yaşayan bu beyler varlıklarını 1839 Tanzimat Fermanı'nın ilanına dek sürdürmüşlerdir. Osmanlı'nın yeni idari teşkilatlanmasının sonrasında Hoşap, önce Mahmudi, daha sonra da Ma'muret'il Hamid kazasının merkezi durumuna gelmiştir.
Cumhuriyet Türkiye'sinde 1925 yılında kaza, 1927 yılında nahiye, 1954 yılından itibaren ise Gürpınar ilçesine bağlı ''Güzelsu''ismiyle nahiye merkezi olmuştur. Bugün idari yapılanmasını gerçekleştirememiş ve köy olarak kalmıştır.
Hoşap'ın adını daha çok kalesi gündemde tutmaktadır. Kale dışında medrese, türbe, köprü ve han gibi çeşitli işlevlerdeki mimari eserleri de üzerinde barındırmaktadır.
Rize Kalesi
Rize Kalesi
13.ve 14.Yüzyıllarda Karadeniz ticareti milletlerarası bir hüviyet kazanmıştır. İtalyan şehir devletlerinden Venedik ve Cenevizlilerin bunda etkisi fazla olmuştur.
4. Haçlı seferi ile (1204) İstanbul’a yerleşen Haçlıları buradan çıkarmaya çalışan Bizans imparatoru 8.Mihail Paleolog’a Cenevizlilerin yaptığı yardım karşılığında Karadeniz limanları Cenevizlilere açılır.
Cenevizlilerde kuzeyde Kefe olmak üzere Güney Karadeniz kıyılarında yeni koloniler kurdular.
Köle ticaretinden, ipek yolu ticaretine kadar her şeyi Karadeniz’den Akdeniz limanlarına ve Avrupa’ya taşıdılar.
Kıyılarda yaptıkları kalelerde mal depolamayı ve güvenliği sağlamayı amaçladılar. 13. yy.’ da Cenevizliler tarafından yapıldığı Rize halkı tarafından yaygın olarak dile getirilmektedir.
Bugün Kale mahallesinin bulunduğu tepede yer alan bu kale turistik amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Vaktiyle denize kadar uzanan surlar deniz dolgusu nedeniyle SSK Hastanesi yanında son bulmaktadır. 1532 tarihinde 31 muhafızın bulunduğu, kalenin Kethüdası Hasan Siyah oğlu Aydın’dı.
Tımarı Mozara köyünde bulunuyordu. Bu Tımarların Kanuni Sultan Süleyman devrinin ilk yıllarında toplam miktarı 4″.^84 Akçe idi.
Rize Kalesi, Aşağı Kale ve İç Kale olmak üzere iki bölümdür.
1-İç Kale: 150 m. Yüksekliğinde doğal bir yükselti üzerinde kurulmuştur. Doğu Roma İmparatoru Jüstinyen zamanında (527-565) yapılmıştır.
2-Aşağı Kale: Zamanında İç kaleden kuzeydoğuya ve kuzeybatıya yanlara açılarak uzayan ve denize ulaşan surlarla çevriliydi. 13 .yy.’da yapılmış olmalıdır.
Marmaris Kalesi
MARMARİS KALESİ
Muğla Marmaris ilçesi Kemeraltı
Mahallesi’nde, yüksek bir tepe üzerinde bulunan kale Osmanlı döneminde 1521’de
yapılmıştır. Bu kale ile ilgili bir söylentiye göre; Kanuni Sultan Süleyman
Rodos Savaşı dönüşünde bu kaleyi beğenmemiş ve mimarını astırmıştır. Bu yüzden
de Marmaris isminin “Mimarı As” anlamından geldiği söylenmektedir.
Kalenin yapımından söz eden Evliya Çelebi burasının askeri bir üst olarak kullanıldığını belirtmiştir. Kale ana kaya üzerine dört tabyalı olarak düzgün taşlardan örülmüştür. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunan kale içerisinde Dizdar, İmam, Kayyum ve nöbetçilere ait birer oda bulunduğunu Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz.
Piri Reis’in çizdiği haritada Marmaris Kalesi görülmemektedir. Kalenin tarihlendirilmesi ile ilgili bir başka görüşe göre, Kanuni Sultan Süleyman bu kalenin yapımını özellikle istemiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1520’de tahta çıktığı dikkate alınacak olunursa kalenin yapım tarihinin de 1521 olması düşünülmektedir.
Kalenin yapımından söz eden Evliya Çelebi burasının askeri bir üst olarak kullanıldığını belirtmiştir. Kale ana kaya üzerine dört tabyalı olarak düzgün taşlardan örülmüştür. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunan kale içerisinde Dizdar, İmam, Kayyum ve nöbetçilere ait birer oda bulunduğunu Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz.
Piri Reis’in çizdiği haritada Marmaris Kalesi görülmemektedir. Kalenin tarihlendirilmesi ile ilgili bir başka görüşe göre, Kanuni Sultan Süleyman bu kalenin yapımını özellikle istemiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1520’de tahta çıktığı dikkate alınacak olunursa kalenin yapım tarihinin de 1521 olması düşünülmektedir.
Kalenin büyük bir bölümü I.Dünya Savaşı sırasında, 1914’te bir Fransız savaş gemisinin topu ile yıkılmıştır. Bundan sonra Marmarisliler tarafından içerisinde bir mahalle kurulmuştur. Kaynaklarda kale içerisinde 18 ev ve bir çeşme ile sarnıç olduğu belirtilmektedir.
Kale 1980-1990 yılları arasında restore edilmiş ve 1991 yılında Marmaris Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Han Camii
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)